Değirmendere Köyünü kuranlar Cerid Avşarının Çakallu Oymağındandır. 1536 yılına ait bir tahrir defterine göre, Malatya kazasında Çakallu cemâatinden 21 hane ve 6 mücerred nüfus bulunmakta olup, bunların 2850 koyuna sahip oldukları yazılmıştır. 1560 tahririnde bir mezrada kaydına rastlanan bu cemâate mensup kişilerin Kasaba nahiyesi Çarmızı köyü civarında bulundukları, resm-i yatak ödedikleri anlaşılmaktadır. Çakallu cemâati konar-göçer Türkmân yörügânı taifesinden olup, Türk geleneğine uygun olarak 12 hayvanlı Türk takvimi kullanmaktaydılar. Bunlar Behisni kazası dahilinde de yaylak-kışlak hayatı sürmekte Malatya dışında Kahta, Behisni, Hısn-ı Mansur, Gerger, Antep, Maraş Geben, Çığşar, Maksutoluğu, Rumkale, Urfa ve şark taraflarında mevcudiyeti görülmektedir. XVIII. yüzyıl başlarında da bu cemâatin varlığına Anadolu’nun farklı yerlerinde rastlanmaktadır.
AVŞAR BOYLARI YİRMİBİR AŞİRETE BÖLÜNDÜ
MELLER(MİLLİLER,MELLİ)
BURHANLI
HAVARİZM (HORZUM)
TORUN (TORAN)
İMAMLI
ÇERİT
KADİRLİ
CAPER (CAFER)
DELLER (KARAMANLI)
BALABANLI
HALİLLER (HALİLOĞLULAR)
KIZILIŞIK
ÇATAK (ÇITAK)
SOLAKLAR
HACINALLU
KARABACILI
FARSAK (VARSAK)
HONANAMLI (HONAMLI)
ÇAKIL (ÇAKAL,ÇAKALANLAR)
TÜRKMENALİLER (ALİLER)
CİNGÖZ
Çakallı adı “Çakıllı” olarak ta söylenmiştir. Ancak kaynaklarda Çakallı olarak geçmektedir. Cerit’in tarihinde kaç-göç ve kavgasında adı en çok duyulan Çakallı koludur dense yeridir. Avşar yörüklerinden Çakal Yörükleri ve Çakal Yörükleriden de Karaçakal yörükleri bölünecek. Karaçakal aşireti küçük bir boydur. Gerek Aydın, gerek Isparta yöresinde yaşamaktadırlar.
Bir rivayete göre; Avşar yörükleri, Anadolu yollarında iken Yörük Beyi vefat eder. Beyin ölümü iki oğlu arasındaki çekişmeyi su yüzüne çıkarır. Aşiret FIRAT Nehrine dayanmıştır. Nehri geçmek bile iki kardeş arasında sorun olur. Büyükkardeş SARIBEY nehri hemen geçmek ister. Küçükkardeşi KARASAKAL lakaplı olanı ise nehir boyunca gidilip uygun bir yerden geçmek istediğini bildirerek arkasına takılanlarla yürür. Aşiret hemen ikiye ayrılmıştır. Büyükkardeş Sarıbey atını nehire sürer, boğulur ve aşireti güçlükle karşıya geçer ve de sıkıntılar yaşanır. Küçük kardeş Karasakal nehrin aşağılardan uygun bir yerden geçerler. Fırat kıyısında dinlenirlerken yukarıdan boğulanlardan bazılarının cesetlerini görürüler. Küçükoğlana giderek ; Beyimiz, Karasakalımız, ÇAKALLIK yaptı da kurtardı. ÇAKAL BEYİMİZ derler. Keçilerinin sarı olmasından dolayı Sarıkeçili obası oldukları söylentisi de vardır. Bu aşirete ÇAKAL Yörüğü denmeye başlanır. Adana da bir süre kalınca da ÇAKALLAR ÇAKILI kaldılar denilir. ÇAKAL-ÇAKILI-ÇAKIL Yörük boyu böylece adı duyulmaya başlar. Yörükler kurnazlığı çakalla bağdaştırmaktadırlar.
Değirmendere Köyü, Teknetaş Mahallesi, Kestel Mevkiinde tespit edilen kaya mezarlarını 1. derece sit alanı olarak ilan edilmiştir. Değirmendere köyü kuruluş yeri itibariyle yükseltinin 1000 m nin üzerinde olduğu bir yerleşmedir. Dolayısıyla köy halkının daimi ikametgâh sahası yaz aylarının bunaltıcı sıcağından çok fazla etkilenmemekte ve sayfiye amaçlı yaylacılık faaliyetini gerektirmemektedir. Köyde hayvancılık ile geçimini sürdürenler yaz aylarında yeşil ot bulma çabası içinde oldukları için daha yüksek alanlardaki bu yayla alanlarını hayvancılık faaliyetlerini devam ettirmek için kullanmaktadırlar.
Değirmenderenin 12 yaylası vardır ve bu yaylaları Kadirli merkez, Sumbas merkez, Aşağı Bozkuyu, Karabacak, Öksüzlü, Tekeli, Koçlu köyleri de kullanmaktadır. Yoğunoluk, Değirmendere ve Tahta köylerinin bazı mahalleleri yaz mevsiminde yayla alanı olarak kullanılmaktadır. Buralarda daimi meskeni olup gelenler olduğu gibi, çadırları ile beraber konaklayan ailelerde bulunmaktadır.
Dr.Tarih/ Etnolog Aytaç BOZKUYU
Töre Araştırma Derneği Başkanı
KAYNAKLAR
Mülk-i Süvar ve Abdullah evlad-ı Çakallu” Bkz.BOA, TD 156, s. 105; “karye-i Gözene, tamam
Malikânesi mülk-i Suvar ve Abdullah evlad-ı Çakallu” Bkz. BOA, TD 408, s. 60. 51 Konar-Göçer Yeni -İl Türkmanından Çakallu cemâatinin Uşak taraflarında şekaveti hakkında bkz.
Ahmed Refik, a.g.e., s. 129; Y. Halaçoğlu, a.g.e., s. 38, nr. 264, 49, 126. 52 TK 142, s. 55; R. Yinanç- M. Elibüyük, a.g.e., s. 91-92.